Türkiye’den neden dünya markaları çıkmıyor? Her sektörde karşılaşılan sığ ve dar görüşlü yaklaşımlar, ülkemizi küresel rekabette geride bırakıyor. Oysa beğenmediğimiz Z kuşağı, son derece zeki ve donanımlı. Ancak bu gençler, köhneleşmiş düşünce yapılarıyla boğuşmak yerine ya ülkeyi terk ediyor ya da dijital dünyaya çekilerek kendilerini geliştirmeyi tercih ediyorlar. Bugünün sanayicileri, hızla değişen dünyaya ayak uyduramıyor ve ellerindeki kaynakların farkında bile değiller. Yenilik, inovasyon ve değişim sadece birer slogan haline gelmiş durumda.
Son zamanlarda birçok firma yöneticisiyle görüşmeler yapıyoruz ve her görüşmeden daha da üzgün ayrılıyoruz. Bu şirketlerin başındaki kişilerin, ülkemizin sanayi ve ticaretteki temsilcileri olduğuna inanmak zor. Ne yazık ki, ekonomik krizimizin büyük sorumluluğunun bu dar görüşlü sanayicilerde olduğunu düşünmeye başladım.
Bugün, küçük ya da büyük her şirketi kendi içinde değerlendirmenin önemine inanıyorum. 10, 100 ya da 1000 kişi çalıştıran her firma, katma değerli ürünler üretmeli ve dünya pazarında doğru konumlanmalıdır. Yatırımlarını doğru yöneten, markasına yatırım yapan, arabalarına değil çalışanlarına değer veren ve inovasyonu sadece ürünlerinde değil zihinlerinde de yaşayan şirketler, hem kendilerini hem de ülkemizi ayakta tutacak. “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir ülkeyi kurtarır” sözüyle ifade edilen bu anlayış, bugün sanayicilerimizin unutmaması gereken bir vizyon olmalı.
Sanayiciler, ülkemizin dünya pazarındaki temsilcileridir. Ellerindeki gücü doğru kullanmayan, sadece maaş ödeyip lüks tüketim yapmayı amaç edinen zihniyetle başarılı olunamaz. Zihniyetinizi değiştirin! Doğru insanlarla çalışın, vizyonunuzu genişletin ve geleceği kucaklayın. Teknolojiye, yeniliklere ve en önemlisi insan kaynağına yatırım yapın. En büyük gideriniz personel giderleriniz olsun, çünkü bir şirketin en değerli varlığı insan kaynağıdır. Şirket kârlarını ceplerinize koyup tüketmek yerine, bu kârı tekrar işinize yatırın. Patron olarak kendinizi kârın sahibi gibi görmek yerine, yönetici maaşınızla yetinip şirketin geleceği için çalışın.
Gurur duyduğumuz, sessiz sedasız çok güzel işler başaran firmalar var. Bu tür şirketlerin sayısının artması, Türkiye’nin sanayide güçlü kaleler kazanması demek. Bugün her sanayici, bir kale olarak ülkemizi temsil ediyor. Kalelerinize sahip çıkın ve bu ülkenin geleceğini sadece ürünlerle değil, zihniyetinizle de inşa edin.
Unutmayın, şirketlerin büyüklüğü sadece maddi varlıklarıyla değil, vizyonları ve inovasyon kapasiteleriyle ölçülür. Türkiye’nin dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşması için sanayicilerimiz, sadece yönetici değil, aynı zamanda lider olmak zorundadır.
Güçlü bir ekonomi için her sanayicini Kalesine Sahip çıkması ve güçlü olması gerekiyor.
Sefer Doğan Özdoğan
Saygılarımla