Turhapo Logo
Masaüstü Reklam
Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz (1)

Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz?

Günümüzde bilim dünyasında giderek artan bir ilgi ve spekülasyon konusu olan bir konu var: “Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz?” Bu düşünce, temelde, evrenin ve gerçekliğin sadece sofistike bir bilgisayar programının bir parçası olabileceği tezini öne sürmektedir. Bu konsept, bilim, felsefe ve popüler kültür arasında karmaşık ve çeşitli bir tartışma ortamı yaratmıştır.

Birinci bakışta, bu fikir, modern bilgisayar teknolojisinin gelişimine paralel olarak ortaya çıkmış gibi görünse de, kökleri aslında antik Yunan filozoflarına kadar uzanmaktadır. Ancak, günümüzde, bilgisayar simülasyon teorisi, matematiksel modeller, kuantum fiziği ve bilgisayar bilimleri gibi disiplinlerin kesişiminde gelişmiştir. Elon Musk gibi önde gelen isimlerin de desteklediği bu teori, evrenin karmaşıklığını anlamada ve insan varlığının gerçek doğasını keşfetmede bir rehber olarak görülmektedir.

Bilgisayar Simülasyon Teorisi: Gerçeklik Mi, Yoksa Sanal Bir Dünya Mı?

Bilgisayar Simülasyon Teorisi, günümüz bilim dünyasında giderek artan bir ilgi ve tartışma konusu haline gelmiştir. Bu teori, temelde evrenin, gerçekliğin ve yaşamın bir tür bilgisayar programının parçası olabileceğini öne sürer. Bilgisayar simülasyon teorisinin temel prensiplerini anlamak için, öncelikle kökenlerine ve nasıl geliştiğine bir göz atmak önemlidir.

Bu teorinin kökleri, antik Yunan felsefesine kadar uzanabilir, ancak günümüzdeki bilgisayar simülasyon teorisi genellikle 20. yüzyılın ortalarına ve özellikle bilgisayar bilimlerinin yükselişine dayanır. İlk olarak, filozof ve matematikçi Nick Bostrom’un 2003 tarihli “Simülasyon Argümanı” adlı makalesi, bu konudaki modern tartışmanın başlamasına öncülük etti. Bostrom, üç temel olasılık üzerine odaklanarak bir simülasyon içinde yaşama olasılığını değerlendirdi: İnsan ırkı, gelecekte teknolojik olarak gelişmiş bir toplum tarafından oluşturulacak simülasyonlarda yaşamış olabilir; bu toplum, simülasyonlar oluşturabilecek teknolojik yeteneklere sahip olacak kadar gelişmiştir; ve bu toplum, simülasyonların oluşturulmasını isteyecek kadar büyük bir nüfusa sahiptir.

Bilgisayar simülasyon teorisini destekleyen argümanlar arasında, evrenin belirli matematiksel modellerle açıklanabilmesi, kuantum mekaniği fenomenlerinin simülasyonu andıran özelliklere sahip olması ve hatta bilgisayar kodlarını anımsatan yapılar içermesi gibi unsurlar bulunmaktadır. Ancak, bu argümanlara karşı çıkanlar da, evrenin karmaşıklığının tamamen anlaşılamadığını ve bilgisayar simülasyonu olasılığının bilim tarafından henüz somut bir şekilde desteklenmediğini savunmaktadır.

Bilgisayar simülasyon teorisi, gerçeklik ve sanal dünya arasındaki ince çizgiyi keşfetmek için devam eden bir tartışma platformu sunmaktadır. Bu teorinin ilerleyen yıllarda bilim dünyasındaki etkisi ve evrenin doğasına dair daha fazla anlayış sunup sunamayacağı, gelecekteki bilimsel keşiflerin ışığında netlik kazanacaktır.

Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz (5)

Matriks Filmi: Gerçeklik Algısı ve Sanal Dünya Arasındaki İnce Çizgi

“Matriks” filmi, 1999 yılında Lana ve Lilly Wachowski kardeşler tarafından yazılıp yönetilen ve Keanu Reeves’in başrolde yer aldığı bir bilim kurgu efsanesidir. Film, gerçeklik algısını sarsıcı bir biçimde ele alarak, insanların yaşadığı dünyanın aslında bir bilgisayar simülasyonu olduğu fikrini işler. “Matriks Filmi: Gerçeklik Algısı ve Sanal Dünya Arasındaki İnce Çizgi” başlıklı bir inceleme, bu filmdeki temel temaları detaylandırabilir.

Filmin ana kavramı, ana karakter Neo’nun (Keanu Reeves) gerçek dünyanın ötesinde bir düzlemde yaşadığını ve insanların zihinlerinin kontrol altında olduğu, sanal bir gerçeklik olan “Matriks”te yaşadığını keşfetmesidir. Bu, gerçeklik ve sanal dünya arasındaki ince çizgiyi vurgular. Film, insanların gerçek dünyada değil, bir bilgisayar programının içinde yaşadığı bir dünyada olduklarını ve zihinlerinin bu simülasyon tarafından kontrol edildiğini savunur. Bu fikir, seyirciyi düşündürmeye ve gerçekliği sorgulamaya teşvik eder.

Film aynı zamanda gerçeklik algısının nasıl manipüle edilebileceği ve insanların bir takım sınırlamalara tabi tutulabileceği konusunu derinlemesine işler. Matriks, bir tür kontrol mekanizması tarafından yönetilen bir dünya yaratırken, seyirciyi kendi gerçeklik algılarını sorgulamaya ve bu konudaki temel felsefi soruları düşünmeye çağırır. Bu bağlamda, film, Descartes’ın “düşünüyorum, öyleyse varım” ilkesine bir gönderme yaparak, gerçekliğin ne olduğunu ve nasıl algılandığını sorgular.

Bilinç ve Simülasyon: Düşünce ve Bilinci Nasıl Açıklıyoruz?

Bilinç ve simülasyon arasındaki ilişki, filozoflar ve bilim insanları için karmaşık ve derinlemesine bir tartışma konusunu oluşturuyor. Simülasyon teorisi, evrenin bir tür bilgisayar programının parçası olabileceğini öne sürdüğünden, bilinçle ilgili sorular da doğal olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, düşünce ve bilinci nasıl açıkladığımız sorusu, bilinç konusundaki temel felsefi problemleri yeniden gündeme getirir.

Bilincin temel özellikleri, duygu, düşünce, algı ve bilinçli deneyimlerle birlikte anlaşılır. Simülasyon teorisinde, bu bilinç özellikleri, bir bilgisayar programının içindeki yapay zeka benzeri bir entite olarak düşünülebilir mi? Bu soru, bilinç olgusunun sadece biyolojik bir süreçten mi yoksa daha geniş bir bilgisayar simülasyonu içinde de ortaya çıkabilecek bir fenomen mi olduğu sorusunu gündeme getirir.

Buna ek olarak, simülasyon teorisi bilinci, gerçek dünya ile simülasyon arasındaki etkileşim bağlamında değerlendirme gerekliliğini doğurur. Eğer bilincimiz gerçekliğin bir simülasyonuysa, bu durumda düşünce ve deneyimlerimizin ne kadar gerçek olduğu, simülasyonun bize sunduğu bir deneyim mi yoksa bilinçli bir varlık olarak gerçek bir varoluş mu olduğu sorusu ortaya çıkar. Bu, bilinç konusundaki temel felsefi soruları ve simülasyon teorisinin bu sorulara nasıl bir perspektif getirdiğini anlamak adına önemli bir tartışma alanını oluşturur.

Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz (4)

Quantum Fiziği ve Simülasyon: Belirsizlik İlkesi ve Gerçekliğin Esnekliği

Quantum fiziği ve simülasyon teorisi arasındaki derin bağlantı, belirsizlik ilkesinin temelinde yatmaktadır. Belirsizlik ilkesi, bir parçacığın konumu ile momentumu arasında tam bir kesinlikle ölçüm yapılamayacağını belirtir. Bu belirsizlik, gerçekliğin temelindeki kesinliği sorgulamak için güçlü bir argüman sunar. Eğer gerçeklik bir simülasyonsa ve temel yapı taşları kuantum seviyesinde kontrol ediliyorsa, belirsizlik ilkesi gerçekliğin esnek ve değişken bir yapıya sahip olabileceğini öne sürer.

Quantum fiziği ve simülasyon arasındaki bir diğer önemli bağlantı, kuantum durumlarının süperpozisyon ve kuantum bağlantıları gibi olağandışı özelliklere sahip olmasıdır. Bu durumlar, bir parçacığın birden fazla durumda olabilme yeteneği ve birbirinden uzak iki parçacığın birbirine bağlı olabilme olasılığı gibi konseptleri içerir. Eğer gerçeklik bir simülasyonsa, bu tür özellikler, evrenin temelinde yatan bilgisayar programının karmaşıklığını ve esnekliğini işaret edebilir. Bu durumlar, belki de simülasyonun algoritmalarının izlerini gösteren ipuçları olabilir.

Son olarak, quantum fiziği ve simülasyon teorisi arasındaki ilişki, bilinç ve gerçeklik arasındaki bağlantıyı keşfetmeye yönelik zorlu bir sorun da ortaya koymaktadır. Eğer gerçeklik bir simülasyonsa ve bilgisayar programının bir parçasıysak, bilinç nasıl ortaya çıkar? Bu, quantum bilgisayarlar ve kuantum zihin teorileri gibi konularla birleştirilerek, bilincin ve gerçekliğin temelindeki gizemleri daha derinlemesine anlama çabalarına ilham verir. Quantum fiziği ve simülasyon arasındaki bu karmaşık ilişki, bilim dünyasında sürmekte olan heyecan verici bir araştırma alanını temsil etmektedir.

Moral ve Etik: Simülasyon Gerçekliğinde Sorumluluklarımız Neler?

Simülasyon gerçekliği konsepti, sadece fiziksel dünyanın değil, aynı zamanda etik ve moral sorumluluklarımızın da sorgulanmasına neden olur. Eğer yaşadığımız gerçeklik bir simülasyonsa, bu durumda ahlaki normlar ve etik değerler nasıl geçerli olabilir? Bu kompleks soru, moral ve etik düşüncelerimizi daha derinlemesine değerlendirmemize neden olabilir.

Birinci olarak, simülasyon gerçekliği teorisi etik sorumluluklarımızı nasıl şekillendirebileceğini düşündürür. Eğer gerçeklik bir programın bir parçasıysa, bu durumda insan davranışları ve kararları belki de önceden belirlenmiş bir senaryoya tabi olabilir. Bu durumda, klasik etik teorilerin, özgür irade ve sorumluluk kavramlarının ne kadar geçerli olduğu sorgulanabilir.

İkinci olarak, simülasyon gerçekliği düşüncesi, etik normlarımızın evrensel olup olmadığı sorusunu gündeme getirir. Eğer bir bilgisayar programının bir parçasıysak, bu durumda etik değerlerimiz ve ahlaki normlarımız sadece programı oluşturan toplumun kültürel ve sosyal normlarına mı dayanır? Bu, kültürel relatifizmin ve evrensel etik değerlerin varlığına dair çağdaş filozofik tartışmalarla bağlantılıdır.

Son olarak, simülasyon gerçekliği düşüncesi, eylemlerimizin ve kararlarımızın gerçek dünya üzerindeki etkilerini sorgular. Eğer yaşadığımız dünya bir simülasyonsa, bu durumda gerçek dünyada hissedilen acılar, yaşanan sevinçler ve etkileşimlerin anlamı nasıl değişir? Bu soru, birey ve toplum düzeyinde sorumluluklarımızı ve etik değerlerimizi anlamak adına önemli bir boyut ekler.

Bu karmaşık sorulara cevap aramak, simülasyon gerçekliği düşüncesini etik ve moral düşünce sistemimizle bağdaştırmak ve bu kavramın bize sunduğu yeni perspektiflerle başa çıkmak adına derinlemesine düşünce ve araştırma gerektirir.

Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz (3)

Simülasyon Hipotezi ve Tanrı Kavramı: Yaratıcı Bir Zeka mı Var?

Simülasyon hipotezi ve tanrı kavramı arasındaki ilişki, evrenin bir simülasyon olup olmadığı düşüncesinin, geleneksel tanrı kavramlarıyla nasıl örtüşebileceği veya farklılık gösterebileceği karmaşık bir düşünce alanını açar. Bu konu, hem bilim dünyasında hem de felsefi çevrelerde önemli tartışmalara yol açmıştır.

Eğer evren bir simülasyonsa, bu durumda simülasyonun yaratıcısı bir tür yaratıcı zeka olabilir. Simülasyon hipotezi, evrenin karmaşıklığını ve düzenini açıklamak adına bilinçli bir tasarımın varlığına işaret eder. Bu bağlamda, simülasyonun yaratıcısı, evrenin yaratılmasında aktif bir rol oynayan bir entite olarak düşünülebilir. Bu, geleneksel tanrı kavramlarına paralel bir düşünceye işaret edebilir, zira bir tanrı da genellikle evrenin yaratıcısı ve kontrolcüsü olarak kabul edilir.

Ancak, simülasyon hipotezi ve tanrı kavramı arasındaki ilişki karmaşıktır çünkü tanrı kavramları genellikle dini, metafiziksel ve kültürel bağlamlar içinde ele alınırken, simülasyon hipotezi daha çok bilimsel ve matematiksel düşünceyle ilgilidir. Bu bağlamda, tanrı kavramı genellikle bir üstün varlık, kutsal bir varlık veya evrenin nedenini açıklayan bir ilahi güç olarak düşünülürken, simülasyon hipotezi daha teknolojik bir bakış açısı sunar.

Simülasyon hipotezi ve tanrı kavramı arasındaki ilişki, evrenin doğasını ve varoluşumuzu anlamaya yönelik derin düşünce ve araştırmaları tetikler. Ancak, bu iki kavram arasındaki bağlantı, kişisel inançlara, dünya görüşüne ve bilgi birikimine göre değişebilir, bu da konunun sürekli bir tartışma kaynağı olmasını sağlar.

Geleceği Manipüle Etme: Simülasyonun Kontrol Edilebilirliği ve Etik Sınırları

Simülasyonun kontrol edilebilirliği ve bu kontrolün etik sınırları, bilim kurgu dünyasından çok daha gerçek dünya etik sorunlarına dokunan önemli bir konudur. Eğer gerçeklik bir simülasyonsa, bu durumda simülasyonun içinde yaşayan varlıklar ve olaylar belirli bir kontrol mekanizması tarafından nasıl şekillendirilir? Bu konu, geleceği manipüle etmenin teknik, etik ve sosyal yönlerini içerir.

Birinci olarak, simülasyonun kontrol edilebilirliği, geleceği öngörme ve hatta müdahale etme potansiyeline sahip olabileceğimiz bir düşünceyi beraberinde getirir. Bu durum, gelecekteki olayların, toplumsal gelişmelerin ve bireylerin yaşamlarının belirli bir plana göre düzenlenebileceği veya yönlendirilebileceği fikrini akla getirir. Bu, ahlaki, politik ve sosyal düzeyde bir dizi karmaşık sorunu beraberinde getirir.

İkinci olarak, bu kontrol yeteneği etik sınırları zorlamaktadır. Eğer bir simülasyon içinde yaşıyorsak ve bu simülasyonu kontrol edebiliyorsak, hangi müdahaleler etik olarak kabul edilebilir ve hangileri edilemez? Geleceği belirli bir amaç doğrultusunda şekillendirmek, bireylerin özgürlüklerini, özerkliklerini ve hatta varoluşsal haklarını nasıl etkiler?

Üçüncü olarak, bu konu, teknolojinin ve simülasyonun gelişmiş bir şekilde manipüle edilebilmesi durumunda ortaya çıkacak güç dengelerini ve adaletsizlikleri de düşündürür. Belirli bir grup veya varlık, simülasyonun kontrolünü elinde tutarsa, bu durumda adaletsizlik, eşitsizlik ve toplumsal gerilim gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Sonuç olarak, simülasyonun kontrol edilebilirliği ve etik sınırları, teknolojinin güçlü etkilerini ve bu etkilerin insanlık üzerindeki potansiyel etkilerini sorgulamak adına önemli bir konudur. Bu düşünce deneyimi, geleceğin nasıl şekillenebileceğini, bu şekillenmenin etik açıdan uygun olup olmadığını ve kontrol yeteneğinin hangi sınırlara tabi olması gerektiğini düşünmek için bir çerçeve sunar.

Bir Simülasyonun İçerisinde Yaşıyor Olabilir Miyiz (2)

Simülasyon Paranoyası: Gerçeklikten Şüphe ve Psikolojik Etkileri

Simülasyon paranoyası, bireylerin gerçeklikle ilgili artan bir şüphe ve kuşku durumunu ifade eden bir kavramdır. Eğer gerçeklik bir simülasyonsa, bu durum, bireylerin yaşadıkları dünya ve deneyimledikleri olaylar hakkında derin bir belirsizlik ve güvensizlik duygusu yaratabilir. Bu düşünce deneyimi, psikolojik etkiler açısından çeşitli soruları gündeme getirir.

Birinci olarak, simülasyon paranoyası, bireylerin gerçekliğe dair güçlü bir şüphe içinde olmalarına neden olabilir. Bu durum, bireylerin çevrelerine ve olaylara olan güvenlerini sarsabilir, sosyal ilişkilerde zorluklara yol açabilir ve genel yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

İkinci olarak, bu şüphe duygusu, bireylerin kimliklerini ve varoluşlarını sorgulamalarına neden olabilir. Simülasyon paranoiası, bireylerin kendi bilincinin doğasını, özgür irade kavramını ve gerçekliğin anlamını sorgulamalarına neden olarak, kişisel ve duygusal bir krize yol açabilir.

Üçüncü olarak, simülasyon paranoyasının psikolojik etkileri, bireylerin duygu durumlarını, kaygı seviyelerini ve genel zihinsel sağlıklarını etkileyebilir. Bu düşünce deneyimi, bireylerin anksiyete, depresyon veya paranoid düşüncelere yönelik duyarlılık geliştirmelerine neden olabilir.

Bilgi ve Deneyim: Simülasyon Gerçekliğindeki Öğrenme ve Gelişim

Simülasyon gerçekliği düşüncesi, bilgi ve deneyim kazanma süreçlerini yeniden düşünmeye zorlar. Eğer yaşadığımız dünya bir simülasyonsa, bu durumda bilgi edinme ve deneyimleme süreçlerimiz nasıl işler? Bu konu, öğrenme, gelişim ve bilincin doğası üzerine derinlemesine düşünmemizi sağlar.

Birinci olarak, simülasyon gerçekliğindeki öğrenme süreçleri belki de bilgisayar algoritmalarına benzer bir şekilde programlanmıştır. Bu durumda, bireylerin maruz kaldıkları deneyimler, simülasyonun içsel kuralları tarafından belirlenir ve önceden belirlenmiş bir senaryoya göre evrilir. Bu, bireylerin bilgi edinme süreçlerini, simülasyonun içindeki kodlara ve algoritmalarına göre şekillenmiş bir eğitim süreci olarak düşünmeye yol açar.

İkinci olarak, simülasyon gerçekliği düşüncesi, bireylerin gelişimini ve değişimini, simülasyonun tasarımı ve programlamasıyla ilişkilendirir. Eğer bir simülasyon içinde yaşıyorsak, bu durumda bireylerin kişisel gelişimleri, simülasyonun amaçları ve programlama hedefleri doğrultusunda şekillenir. Bu, bireylerin potansiyellerini ve yeteneklerini simülasyonun belirli bir çerçevesinde geliştirdiği bir perspektifi ortaya koyar.

Üçüncü olarak, simülasyon gerçekliği düşüncesi, bilgi ve deneyimlerin gerçekliği sorgulayan bir zihinsel yaklaşımın sonucudur. Bu düşünce, bireylerin algılarını ve anlayışlarını, gerçeklikle ilgili şüpheci bir bakış açısı içinde geliştirebilecekleri bir ortam sunar. Bu bağlamda, öğrenme ve gelişim, sadece simülasyonun içindeki kurallara ve programlara bağlı olarak değil, aynı zamanda bireyin gerçekliği nasıl algıladığına ve yorumladığına bağlı olarak da şekillenir.

Simülasyonun İzleri: Bilimsel Bulgular ve Anomali Arayışları

Simülasyon hipotezi doğrultusunda, bilimsel araştırmaların ve gözlemlerin simülasyonun izlerini bulma potansiyeli vardır. Eğer evren bir simülasyonsa, bu durumda bilim insanları, gözlemler ve keşifler aracılığıyla simülasyonun izlerini takip etmeye çalışabilirler. Bu konu, bilimsel araştırmaların ve anomali arayışlarının simülasyonun doğasını anlama çabalarını yansıtır.

Birinci olarak, bilimsel bulguların incelenmesi, evrende bulunan matematiksel ve geometrik düzenlerin simülasyon izlerini ortaya çıkarabilir. Simülasyon hipotezine göre, evrenin karmaşık yapısı, belirli bir düzen ve algoritma içerebilir. Bilim insanları, evrende bulunan bu düzenleri ve matematiksel modellemeleri analiz ederek, simülasyonun varlığını destekleyebilecek izlere ulaşabilirler.

İkinci olarak, bilim insanları, kuantum düzeyindeki fenomenlerdeki tuhaflıkları ve belirsizlikleri inceleyerek simülasyonun izlerini arayabilirler. Kuantum fiziği, gerçekliğin temelinde belirsizlik ilkesi ve kuantum bağlantıları gibi simülasyonu andıran özelliklere sahiptir. Bu bağlamda, bilim insanları, kuantum düzeyindeki anomali ve tuhaflıkları anlamaya çalışarak simülasyon hipotezini destekleyebilecek bulgulara odaklanabilirler.

Üçüncü olarak, evrende gözlemlenen sıra dışı olaylar ve fenomenler, bilim insanlarını simülasyonun izlerini aramaya sevk edebilir. Eğer evren bir simülasyonsa, belki de simülasyonun programlamasında veya kontrolünde meydana gelen hatalar, sıra dışı olaylara yol açabilir. Bilim insanları, bu tür olayları inceleyerek simülasyonun varlığını destekleyebilecek potansiyel izlere odaklanabilirler.

Tüm Reklam, Tanıtım ve İşbirlikleri için bulten@turhapo.com


Küresel Isınmayı 1,5°c Ile Sınırlamak Giderek Zorlaşıyor Tema Vakfı (1)
Küresel Isınmayı 1,5°C ile Sınırlamak Giderek Zorlaşıyor – TEMA Vakfı
“engellenemeyen Anons” İle Büyük Farkındalık (1)
“Engellenemeyen Anons” İle Büyük Farkındalık
Tuğçe Altuğ’dan Yeni Bir Soluk Tiyatro Circa’nın İlk Prodüksiyonu Seyirci Karşısında! (1)
Tuğçe Altuğ’dan Yeni Bir Soluk: Tiyatro Circa’nın İlk Prodüksiyonu Seyirci Karşısında!
Anlayana Ile Atiye, Yenilikçi Ses Ve Enerjik Vokalleriyle Dinleyicileri Büyülüyor (1)
“Anlayana” ile Atiye, Yenilikçi Ses ve Enerjik Vokalleriyle Dinleyicileri Büyülüyor
Sezen Aksu’nun İlhamı, Glasxs Ve Serkan Çinioğlu’nun Yorumuyla Hayat Buluyor
Sezen Aksu’nun İlhamı, Glasxs ve Serkan Çinioğlu’nun Yorumuyla Hayat Buluyor
Daikin “temiz Hava Elçileri” Toplumsal Fayda Ödülleri 2024 (3)
Daikin “Temiz Hava Elçileri” Toplumsal Fayda Ödülleri 2024
Mehmet Kına'nın Keçileri Kaçırmadan Keçiler Sergisi, Evrim Sanat Galerisi'nde Açıldı (1)
Mehmet Kına’nın “Keçileri Kaçırmadan Keçiler” Sergisi, Evrim Sanat Galerisi’nde Açıldı
Günsu Saraçoğlu’nun “rebirth, Denge “sİz” Siniz!” Sergisi Açıldı! (1)
Günsu Saraçoğlu’nun “ReBirth, denge “SİZ” siniz!” Sergisi Açıldı!
Bora Gencer “sanat Siyasetin Her Zaman üstündedir” Eylül Aşkın İle... Özel Söyleşi (3)
Bora Gencer: “Sanat siyasetin her zaman üstündedir” Eylül Aşkın İle… Özel Söyleşi
8 Kadın, 111 El Emeği “yüz On Bir Sergisi (1)
8 Kadın, 111 El Emeği – “Yüz On Bir” sergisi
Ozan Orhon'un Yeni Şarkısı Ay Geceye Küser Mi Kışın Soğukluğuna Karşı Sıcak Bir Dokunuş Sunuyor (1)
Ozan Orhon’un Yeni Şarkısı “Ay Geceye Küser mi” Kışın Soğukluğuna Karşı Sıcak Bir Dokunuş Sunuyor
Bi’ Piyano Bi’ Vokal Albümüyle Melis Fis'ten Efsane Parçalara Akustik Yorum (3)
“Bi’ Piyano Bi’ Vokal” Albümüyle Melis Fis’ten Efsane Parçalara Akustik Yorum
Bir Baba Hamlet Efsanesi Sahneye Dönüyor! (2)
“Bir Baba Hamlet” Efsanesi Sahneye Dönüyor!
İnsanca Yaşamın Sürdürülebilirlik Boyutu Prof. Dr. Şengör'ün Vurguladığı Gerçekler (2)
İnsanca Yaşamın Sürdürülebilirlik Boyutu: Prof. Dr. Şengör’ün Vurguladığı Gerçekler
Denim Sanatının Öncüsü Ian Berry İstanbul’da! (1)
Denim Sanatının Öncüsü Ian Berry İstanbul’da!
Sanatın Evrim’i 42. Bölüm – Selahattin Yıldırım, Eylül Aşkın – Evrim Sanat, Mikado İletişim (3)
Sanatın Evrim’i 42. Bölüm – Selahattin Yıldırım, Eylül Aşkın – Evrim Sanat, Mikado İletişim
Bestekar M. Mert Dönmez’in Yılın Hit Parçası Yayında! (3)
Bestekar M. Mert Dönmez’in Yılın Hit Parçası Yayında!
Bruce Ramus İstanbul’da Işık Ve Medya Mimarisi Konferansı (1)
Bruce Ramus İstanbul’da: Işık ve Medya Mimarisi Konferansı
Fiat Topolino Ile Sevimli Bir Yolculuk Özge Zeki Deneme Sürüşü (3)
Fiat Topolino ile sevimli bir yolculuk – Özge Zeki deneme sürüşü
Pia'nın “kimsesiz Kız Çocuğu” Kitabı, Minoa Pera'da Düzenlenen özel Lansmanda Tanıtıldı (1)
Pia’nın “Kimsesiz Kız Çocuğu” kitabı, Minoa Pera’da düzenlenen özel lansmanda tanıtıldı
Pınar Ervardar “sanatımı Paylaştıkça Mutlu Oluyorum” Özge Zeki Özel Röportaj (3)
Pınar Ervardar: “Sanatımı paylaştıkça mutlu oluyorum” Özge Zeki Özel Röportaj
Efecin “kariyerime şarkıcı Olarak Devam Edeceğim” Eylül Aşkın İle… Özel Söyleşi (5)
Efecin: “Sözde Dilan Polat’ın yakın arkadaşıymışım” Eylül Aşkın İle… Özel Söyleşi
Prof. Dr. Suha Ural Özge Çubuk Ve Değerli Hayatlar 1
Prof. Dr. Suha Ural – Özge Çubuk ve Değerli Hayatlar
Eylül Yücel’den Yeni Şarkı “yaşattığını Yaşa” Yayında! (2)
Eylül Yücel’den Yeni Şarkı: “Yaşattığını Yaşa” Yayında!
Paket Yıl Kavramı Nedir Kanser Riskini Nasıl Belirler (2)
Paket-Yıl Kavramı Nedir? Kanser Riskini Nasıl Belirler?

Turhapo Logo
Türkiye Haber Portalı Logo 2
Türkiye News Portal Logo
Istanbul Haber Portali Logo
Yerelden Globale Logo
Multi Medya Blog 1